8-9 Nisan 2025 tarihlerinde Türk tekstil sektöründen sosyal ortaklar, yeşil ve dijital dönüşüm, durum tespiti ve marka sorumluluğu, tekstil sektöründe beceri ve eğitim gibi farklı konuların yanı sıra daha geniş ve daha etkili bir sosyal diyaloğa ulaşma çabalarında bir sonraki adımları görüşmek üzere İstanbul’da bir araya geldi.
AB ve Türkiye’deki yedi ülkede Avrupa Tekstil ve Hazır Giyim Sektöründe sosyal ortaklıkları teşvik etmeyi amaçlayan AB destekli StitchTogether projesi bağlamında düzenlenen bu seminer aynı zamanda sosyal ortakların birlikte çalışma konusundaki güçlü kararlılıklarını vurgulayan ortak bir bildiri olan İstanbul Deklarasyonu’nun hazırlanmasına da vesile oldu.
Türkiye’deki toplantı, Türk işveren sendikası (TTSİS), ulusal işçi sendikaları (Teksif, Öz İplik İş, DİSK Tekstil), marka temsilcileri, Çalışma Bakanlığı ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Sosyal İşgücü Uyum Programı’ndan paydaşlar da dahil olmak üzere Türk tekstil sektörünün temsilcilerini sektörün geleceğini tartışmak üzere bir araya getirdi.
Sosyal ortaklar birlikte, Hükümeti ve Avrupa Birliği’ni tekstil ve giyim sektörlerinde yaklaşmakta olan dönüşümü, teknoloji ve becerilerde iyileştirmeleri, bölgesel kalkınmayı ve adil geçişi desteklemeye çağırıyor. İstanbul Deklarasyonu, sosyal ortakların daha rekabetçi ve adil bir Türk tekstil endüstrisi için birlikte çalışma kararlılığını teyit eden bir dizi önceliği de içeriyor.
IndustriAll Europe Genel Sekreteri Judith Kirton-Darling Türkiye’de tekstil sektöründe çalışan 1 milyondan fazla işçinin, uyum sağlamak zorunda oldukları pek çok zorlukla karşı karşıya olduğunu söyleyerek; “Türk ortaklarımızla dayanışma içindeyiz ve sektörün ekonomik dayanıklılığı için elzem olan örgütlenme özgürlüğü ve toplu pazarlık özgürlüğünün hem yasalar hem de uygulamadaki temel önemini bir kez daha hatırlatıyoruz” dedi.
“Yapıcı ve açık bir sosyal diyalog kritik önem taşıyor”
EURATEX Genel Direktörü Dirk Vantyghem ise şunları vurguladı: “Türk şirketleri hızla değişen çevreye uyum sağlamakta önemli zorluklarla karşı karşıya. Bu durum, rekabetçi kalabilmek için hem işçilerin hem de işverenlerin esnekliğini ve ortak çabalarını gerektirmektedir. Yapıcı ve açık bir sosyal diyalog bu açıdan kritik önem taşımaktadır.”