2023’te dünya hazır giyim ihracatına paralel yüzde 9 oranında düşüş yaşayan Türk hazır giyim sektörü, 2024’te yüzde 2 daralan dünya hazır giyim ihracatına karşın yüzde 6,9 oranında küçülme kaydetti. 2024’te yaşanan 1,3 milyar dolarlık kaybın yüzde 29’unun global resesyon, yüzde 46’sının Rusya, Ukrayna ve İsrail pazarlarındaki daralma, yüzde 25’inin ise yüksek enflasyon, yüksek faiz ve baskılanan kur nedeniyle rekabetçiliğin aşınmasından kaynaklandığını belirten TGSD Başkanı Toygar Narbay, “Türk hazır giyim sektörünün önünde Trump’ın Çin’e yönelik önlemleri, Avrupa Yeşil Mutabakatı nedeniyle yakından tedarikin öneminin artması ve bölgedeki savaşların son bulma ihtimali gibi önemli fırsatlar var. Ancak bu fırsatlardan yararlanmak için halihazırda kârsız hatta zararına satış yaparak pazarlarını ve üretim kaslarını korumak isteyen firmalarımızın desteklenmesi şart” dedi.
Türk hazır giyim sektöründeki maliyetlerin Asya’dan yüzde 61, Kuzey Afrika’dan ise yüzde 46 daha pahalı olduğunu ifade eden Narbay, kur ve faiz desteğinin sağlanması halinde sektördeki iyileşmenin ihracatla sınırlı kalmayacağına, istihdamın yeniden artarken ithalatın da düşeceğine vurgu yaptı.
“2 yıldaki üretim kaybımız 4,6 milyar dolar”
Toygar Narbay, 2024’teki daralmanın 1,3 milyar dolara tekabül ettiğini belirterek şu açıklamalarda bulundu: “Yaptığımız analize göre kaybın yüzde 29’u global resesyondan, yüzde 46’sı Rusya, Ukrayna ve İsrail pazarları yani savaş bölgelerindeki kayıptan, yüzde 25’i ise rekabetçiliğimizi kaybetmemizden kaynaklandı. İhracattaki daralmanın yanı sıra 2022 yılında 2,7 milyar dolar olan hazır giyim ithalatı da 2024 yılı sonunda 4 milyar dolar seviyesine yükseldi. Bu durum, uygulanan politikaların ihracatta rekabet gücünü azaltırken ithalatı artırdığını açıkça gösteriyor.”
Narbay, 2022-2024 yılları arasında hazır giyim ihracatında toplam 3,3 milyar dolar kayıp yaşandığını ve bu kayıplara ek olarak, hazır giyim ithalatının 1,3 milyar dolar artış göstermesiyle birlikte hazır giyim üretimindeki toplam kaybın 4,6 milyar dolara ulaştığını belirtti. Bunlara ek olarak kayıtlı istihdamda da 146 bin kişilik bir azalma olduğuna dikkat çeken Narbay, “Bu üretim kaybını tekstil sektörü ile birlikte değerlendirdiğimizde, son iki yılda tekstil ve hazır giyim sektörlerinde toplam 290 bin kişilik bir istihdam kaybı yaşandı” açıklamasında bulundu.
“Fırsatları yakalayabilmek için üretim gücümüzü korumalıyız”
Hazır giyim sektörünün önündeki önemli fırsatlara dikkat çeken Narbay; “Trump’ın Çin’e karşı uygulayacağı politikalar, Asya-Pasifik hattında jeopolitik riskleri artırarak Avrupa ve ABD’li alıcıların tedarik güvenliği politikalarını gözden geçirmelerine ve daha güvenli üretim havzalarına yönelmelerine neden olacak. Bu durum, Çin’den sonra en büyük dikey entegrasyona sahip olan ülkemize olumlu yansıyacaktır. Ayrıca, Çin’den sonraki en büyük ihracatçılar olan Bangladeş ve Vietnam’ın tedarik zincirlerinin büyük ölçüde Çin’e bağlı olması da bizim için bir avantaj” dedi.
İkinci fırsatı ise Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın birkaç yıl içerisinde hazır giyim ve tekstili de kapsayacak olması şeklinde belirten Narbay; “Bu düzenleme ve beraberindeki regülasyonlara hazırlanmak, pazarda tercih edilebilirliğimizi artıracak. Öte yandan bu düzenlemeler, Avrupalı alıcıları sorumlu tedarik, stok yükümlülükleri, tam döngüsellik sağlanması ve ürün pasaportu gibi bir dizi regülasyona uyum sağlamaya zorlayacak. Bu durum da Avrupa’ya en yakın ve en büyük üretici olan Türkiye için önemli fırsatlar sunuyor. Son olarak, Rusya-Ukrayna savaşının sona ermesi ve Orta Doğu’da barışın tesis edilmesi halinde, bu pazarlarda kaybettiğimiz ihracatı geri kazanabiliriz. Ancak kapımıza kadar gelen bu fırsatları değerlendirebilmemiz için üretim gücümüzü korumamızı, öz kaynaklarımızı güçlendirmemizi ve rekabet gücünü geri kazanmamızı sağlayacak desteklere ihtiyacımız var. Bunlar sağlandığı takdirde, sektördeki iyileşme yalnızca ihracatla sınırlı kalmayacak; istihdam yeniden artarken ithalat da düşecektir” değerlendirmesinde bulundu.
Dr. Ümit Özüren: “Birim fiyatını artırmanın tek yolu markalı ihracat”
Türk hazır giyim sektörünün son 40 yılın en zorlu döneminden geçmesine rağmen dünya hazır giyim ticaretinden aldığı payı yüzde 3,48 seviyesinde tutmayı başardığını söyleyen TGSD Başkanı Dr. Ümit Özüren ise “Ülkemizin dünya ticaretinden aldığı yüzde 1,08’lik payla karşılaştırıldığında sektörümüzün yüzde 3,48 pay almasının önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Öte yandan 2024’te sektörümüzün ihracat birim fiyatı kilogram başına 15,2 dolar oldu. Mücevher ve savunma sanayiinden sonra en yüksek değere sahip üçüncü sektörüz. Pazardaki yüksek fiyat rekabetinden dolayı bu değerin üzerine çıkmak kolay değil. Fiyatı artırmanın tek yolu markalı ihracat. Öyle ki toptan satış yapan bir marka, ürün değerini 2-2,5 katına çıkarabiliyor. Perakende veya e-ticaret kanallarında yapılan markalı satışlarda ise ortalama birim satış değeri 80-100 dolar seviyelerine ulaşıyor. Bu da ancak firmaların inovasyon, tasarım, markalaşma ve dijital dönüşüm süreçlerine yatırım yapması, izlenebilirlik, şeffaflık, ESG kriterleri gibi süreçlere daha fazla uyum sağlamasıyla mümkün” dedi.
TGSD olarak kendilerinin de, sektörün uzun vadeli hedeflerini şekillendirecek Ufuk 2040 Stratejik Planı’nın hazırlanması için çalıştıklarını belirterek; “Ayrıca sektör içindeki kurumsallaşma, sürdürülebilirlik ve inovasyon gibi alanlarda rehberlik sağlayacak bir çevrim içi bilgi platformu olarak tasarladığımız TGSD Gelişim Akademisi’ni de bu yıl içinde hayata geçirmeyi planlıyoruz” açıklamasında bulundu.
Hazır giyim sektörünün beklenti ve talepleri ise şu şekilde belirtiliyor:
- Döviz kuru enflasyonla paralel hareket etmeli ve gerçek değerine getirilmeli ya da ihracatçılara yaptıkları net ihracatın yüzde 10’u kadar döviz dönüşüm desteği verilmelidir.
- Eriyen işletme sermayeleri, referans faizin yarısı kadar değişken faiz oranıyla ve uzun vadeli kredilerle tamamlanmalı, reeskont kredilerinde faizin tahsilatı dönem sonunda yapılmalıdır.
- Emek yoğun sektörlerdeki KOBİ’lere verilen çalışan başı 2.500 TL destek, ölçek gözetmeksizin tüm firmalara verilmeli. Bölgesel asgari ücret için çalışma yapılmalı ya da asgari ücret için verilen destekler bölgesel gelişmişliğe göre düzenlenmelidir.
- Eximbank kredi destekleri 2018’de olduğu gibi toplam ihracat değerinin yüzde 16’sı seviyesine çıkartılmalı, vadeler uzatılmalı, ihracatçının limitleri KGF ve diğer düzenlemeler ile yükseltilmelidir.
- Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyumun sağlanması için sanayicilerin yapacakları GES yatırımlarına ruhsat almalarının önündeki sorunlar çözülmelidir.
- İşletmelerin ölçeklerini büyütmeye teşvik edecek yeni teşvik mekanizmaları oluşturulmalıdır.
- Çevrim içi kanallardan çevre ülkelere satış yapılabilmesi için mikro ihracat ve KDV iade süreçleri kolaylaştırılmalı; gümrükleme, nakliye maliyetlerini düşürecek düzenlemeler yapılmalıdır.
- EYT ile kaybedilen know-how ve iş gücünün işletmelere dönüşünü sağlayacak destekler verilmeli, kayıt dışılığı önlemek için emekli çalışanlardan SGK primi alınmamalıdır.
- Kadınların iş gücüne katılımlarının sağlanması için eşi sosyal güvenlik sistemine dahil olan ve çalışma hayatında olmayanların kadınların SGK primleri 3 yıl boyunca alınmamalıdır.
- Kadınların iş gücüne katılımlarının sağlanması için yerel yönetimlerin ve bakanlıkların her semte, mahalleye kreş yatırımlarını ihtiyaca uygun şekilde yapması sağlanmalıdır.