“Plastiksiz bir yaşam mümkün, imkansız olan plastiksiz ‘tek kullanımlık’ yaşam”

Yazar:

Home Page » Green Times » “Plastiksiz bir yaşam mümkün, imkansız olan plastiksiz ‘tek kullanımlık’ yaşam”

Plastik olarak adlandırılan sentetik maddenin tüm ekosistem için ciddi bir tehdit oluşturduğu somut bir gerçeklik olarak; yediğimiz yiyeceklerde, iç çamaşırlarımızda, okyanusun en derin çukurlarında, bebeklerin plesentalarında, kısacası yaşamın her köşesinde karşımıza çıkıyor. Bu maddeden toprağa, suya, gıdaya karışan; oradan da insana, hayvana, bitkiye geçen toksik kimyasallar, tüm ekosistemin sağlıklı işleyişini bozuyor. Üstelik mevcutta çevreye bıraktığımız  yaklaşık 6.5 milyar ton plastik çöpümüz bulunuyor. Hal böyleyken, bir de buna her gün yenilerinin eklenmesi, durumu daha da ağırlaştırarak insan dahil tüm canlıların geleceği için gitgide daha da büyüyen bir tehlike haline getiriyor.

Peki, neden hala plastik üretimine ve kullanımına devam ediyoruz? Plastik geri dönüşümü bu kapsamda etkili bir mücadele yöntemi mi? Nedir bu plastik ve neden onsuz bir yaşam/kültür inşa etmeliyiz?… Tüm bu konuları Deniz Biyoloğu olan ve plastik kirliliği konularında çok sayıda çalışması bulunan Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Temel Bilimler Bölümü’nden Prof. Dr. Sedat Gündoğdu ile konuştuk.

Gündoğdu ilk olarak plastik malzemenin ne olduğunu ve geçmişten günümüze kültürle harmanlanan hikayesini kısaca şu sözlerle anlatıyor:

“Plastik %99 oranında fosil kaynaklardan türetilen ve yüzlerce farklı çeşidi olan, içerisine 16000 farklı kimyasal eklenen bir malzemedir. Bu 16000 kimyasalın %40’a yakını hakkında hiçbir fikrimiz yok. Diğer bildiklerimizin de hemen hepsi endokrin bozucu, kanserojen vb. hastalıklara neden olan kimyasallar.

İlk olarak 1907’de sentetik plastik bulunuyor, ismi de Bakalit. Ancak kitlesel üretimi 1940’lara 50’lere denk geliyor. Çoğunlukla 2. Dünya savaşında kullanılan plastik, savaş bitince plastik endüstrisi tarafından gündelik hayatın bir parçası yapılıyor ve bugün tüm sorunların kökeni olan ‘tek kullanımlık yaşam’ denilen modern hayatı inşa ediyor.”

“Plastik doğada yok olmaz. Mühendislik bu işi çözemez”   Görsel Kaynak: Sedat Gündoğdu
“Plastik doğada yok olmaz. Mühendislik bu işi çözemez” Görsel Kaynak: Sedat Gündoğdu

Bu yaşam tarzı nedeniyle artık plastiksiz bir yaşamın mümkün olmadığı algısının da yerleştiğine dikkat çeken Gündoğdu, “Aslında imkânsız olan plastiksiz bir yaşam değil. İmkânsız olan tek kullanımlık yani kullan-at, fast food, fast fashion ya da salt tüketime dayalı sentetik kültürün plastiksiz olamaması” diyerek esas meselenin aslında daha bütüncül bir şekilde ele alınması gereken sistemsel bir konu olduğunu vurguluyor:

İnsanın toplumsal hayatını plastiksiz sürdüremeyeceğini söylemek ya da iddia etmek için ancak iki temel neden olabilir; ya konuyu yanlış biliyorsunuzdur ve üretim-tüketim ilişkilerinden haberiniz yoktur ya da bu işten para kazanıyorsunuzdur.

“Plastik doğada yok olmaz. Mühendislik bu işi çözemez”

Prof. Dr. Sedat Gündoğdu doğanın plastik gibi sentetik – kendisi için yabancı olan – maddelere dair sınırlı bir kapasiteye sahip olduğunu hatırlararak, plastik kirliliğinin bugün vardığı boyuta ilişkin şu bilgileri paylaşıyor:

“Yıllık üretimi 450 milyon tona ulaşan plastiğin %40’ı da neredeyse tek kullanımlık, yani hemen çöpe dönüşüyor. Onun da çoğunu çevreye atıyoruz. 1950’den günümüze kadar üretilen toplam plastik miktarı ise 13 milyar tona ulaşmış vaziyette. Bunun %50’si doğada çöp olarak bulunuyor; düzenli düzensiz depolama sahalarında ya da etrafta. %11’i yakılmış, %30’u hala kullanımda, %9’u da geri dönüşüm denilen sisteme dâhil. Ancak bu geri dönüşüm denilen şey de çoğunlukla aşağı yönlü. Yani şişeden şişeye ya da tekstilden tekstile değil. Daha çok başka malzemelere dönüştürülüyor. Yani bizim çevrede yaklaşık 6,5 milyar ton çöpümüz var ve bunların da önemli bir kısmı okyanusları ve toprağı kirletiyor.”

Ayrıca plastiğin doğada kaybolmasını sağlayan bakteri, mantar, tırtıl vs. keşfedildiğine dair haberlerin gerçekçi olmadığının da altını çizerek: “Mühendisler bu işi çözemez. Plastik doğada yok olmaz. En fazla mikro ve nanoplastiğe ya da kimyasal bileşiklerine ayrılır ki onlar da doğaya yabancı. Üstelik bileşenleri de son derece toksik” diyor.

“Genel çerçeveden baktığımızda PET şişeden iplik üretimi sürdürülebilir değil”   Görsel Kaynak: Freepik
“Genel çerçeveden baktığımızda PET şişeden iplik üretimi sürdürülebilir değil” Görsel Kaynak: Freepik

“Genel çerçeveden baktığımızda PET şişeden iplik üretimi sürdürülebilir değil”

Sürdürülebilir bir çözüm olarak ön plana çıkarılan plastik geri dönüşümünün bu anlamda etkili bir yöntem olup olmadığını sorduğumuzda ise Gündoğdu bunu “1960’larda Amerikalı plastik ve kimyasal üreticilerinin geliştirdiği ve sattığı bir hayal” olarak nitelendiriyor. Üzerinden 70 yıl geçmesine rağmen halen daha düzgün bir mekanik geri dönüşüm teknolojisi dahi bulunmadığını ve bugün kimyasal geri dönüşüm olarak pazarlanan tüm teknolojilerin aslında 1960’lara ait olduğunu söyleyerek, plastikler söz konusu olduğunda geri dönüşümün bir aldatmaca olduğunu savunuyor. Ayrıca PET şişeden iplik üretimi gibi uygulamaları döngüsellik veya çevre dostu olma kapsamında değerlendirmeyi de doğru bulmadığını sözlerine ekliyor:

“Genel çerçeveden baktığımızda PET şişeden iplik üretimi sürdürülebilir değil. Sonuçta PET şişe üretilmeye devam edecek ve PET şişeden üretilen iplik de bir sonraki aşamada çöplüğe ya da yakılmaya gönderilecek. Bu endüstriyel simbiyozis denilen ve simbiyozisin asıl anlamıyla uzaktan yakından alakası olmayan mühendislik yaklaşımı aslında doğa için ve insan sağlığı için ciddi bir tehdit. Çünkü tekstil sektörü örneğin kendi ürettiğinin akıbetiyle ilgilenmek yerine ambalaj sektörüyle ilgileniyor.”

“Geri dönüştürülmüş plastikten kumaşlar sıfır plastikten olanlara göre daha fazla mikrofiber salıyor”

Doğada tekstil kaynaklı mikroplastik kirliliğinin boyutunun ciddiyetini ise “Kendi kullandığı plastiğin neticesinde ortaya çıkan mikrofiber kirliliği bugün en büyük mikroplastik tehdidi. Bizim incelediğimiz her iki mikroplastiğin biri mikrofiber yani ya polyester ya akrilik ya da naylon” diyerek ortaya koyuyor: “Tekstil endüstrisinin bunu dert etmesi lazım. Başka malzemelerin geri dönüşümü ayrıca o malzemelerde kullanılan kimyasalların da tekstil ürünlerine geçmesine neden oluyor. Ayrıca geri dönüştürülmüş plastikten üretilen kumaşlar sıfır plastikten üretilenlere göre daha fazla mikrofiber salıyor.”

“Başka malzemelerin geri dönüşümü ayrıca o malzemelerde kullanılan kimyasalların da tekstil ürünlerine geçmesine neden oluyor”   Görsel Kaynak: jcomp -Freepik
“Başka malzemelerin geri dönüşümü ayrıca o malzemelerde kullanılan kimyasalların da tekstil ürünlerine geçmesine neden oluyor” Görsel Kaynak: jcomp – Freepik

“Plastik üretimini yarı yarıya azaltmak mümkün”

Plastik kirliliğiyle mücadeledeki mevcut uygulamaları değerlendiren Prof. Dr. Sedat Gündoğdu; “Bu konuda maalesef elle tutulur bir çözüm yok. Uygulanan tüm atık yönetim pratikleri plastik kirliliğini çözmek üzere tasarlanmış değil. Hepsinin başka handikapları var. Bunlar mühendis yaklaşımıyla tasarlanmış ve akıbetleri ya da etkileri göz ardı edilmiş yaklaşımlar. Maalesef insanların çöp toplamasını ya da yerel yönetimlerin çöpleri toplayıp yakmasını çözüm olarak gören ciddi bir eğilim var ve bunlar da hep çıkar ilişkileri etrafında şekilleniyor” diye açıklıyor. 3R (Reduce Reuse Recycle – Azalt Tekrar kullan Geri dönüştür) kuralının sürekli istismar edildiğine de değinerek, plastik atıklar konusunda atılması gereken adımları şöyle anlatıyor:

“Buradaki Reduce yani Azaltma plastik üretimi için değil de plastik kullanımı için azaltma olarak kullanılıyor. Oysa ki çeşmeden su içemediğiniz bir şehirde plastik ambalajlı su tüketmek zorundasınız. Büyük şehirlerde insanlara çeşmeden içilebilir su sağlanmadığı takdirde iki seçenek kalıyor; ya arıtma – ki onun da bir sürü başka problemi var – ya da plastik ambalaj. Bu nedenle birçok politikanın birlikte yürütülmesi şart. Dolayısıyla ilk çözüm üretim kısıtlaması. Kirliliğe dair uygulamalar ancak o zaman etkili olur. Yani önce bir musluğu kapatmak lazım!

Plastik üretimini yarı yarıya azaltmak mümkün, bu da çevreye giden çöp miktarını önemli miktarda düşürecektir. Özellikle tek kullanımlık plastiklerin en gereksiz olanından başlayarak üretiminin durdurulması gerekiyor. Sonrasında da atık yönetim uygulamaları geliyor. Bunun yanında yerel yönetimlerin de plastiksiz şehirler için çaba harcaması lazım. Milyon dolarlar harcanan çöp yakma tesisi ya da buna benzer zararlı yatırımlar yerine plastiksiz alternatifleri yaygınlaştırmaları gerekiyor. Örneğin belediyeler ambalajlı su satışı yerine çeşmeden içilebilir su akıtıp bunu vatandaşa içirmeyi başarabilmeli.

Ayrıca ambalajların tek kullanımlık olmaktan çıkartılması ve üreticilerin ve perakendecilerin bu işin sorumluluğunu üstlenmeleri için daha caydırıcı vergi uygulamalarıyla zorlanmaları lazım. Aksi takdirde gönüllülük işleriyle bu sorun çözülmez. Artık zorunluk çağındayız.”

Türkiye - yasa dışı dökülen ithal çöpler Görsel Kaynak: Sedat Gündoğdu
Türkiye – yasa dışı dökülen ithal çöpler Görsel Kaynak: Sedat Gündoğdu

“Türkiye yıllık 600-900 bin ton arasında plastik çöp ithal ediyor”

Türkiye’nin ithalatçı konumunda bulunduğu plastik çöp ticareti konusuna değindiğimizde ise Gündoğdu şu çarpıcı bilgileri paylaşıyor: “Türkiye AB ve İngiltere’nin en büyük çöp ithalatçısı. Yıllık 600-900 bin ton arasında plastik çöp ithal ediyor. Bu miktar kendi toplayabildiği plastik çöpten daha fazla. Bu durum aynı zamanda Türkiye’nin kendi çöpünü toplamasına da engel teşkil ediyor. Çünkü ithalatçılar piyasayı manipüle ediyor ve yerli çöpleri işlemek istemiyor. Bunun nedeni de kendi ürettikleri plastiğin kalitesiz olması, kalitesini bildikleri malzeme yani. Çünkü Türkiye’de plastik üretimine dair oluşturulmuş düzgün bir standart yok. Ayrıca daha az karlı olmasının da bunda payı var; bir taraftan euro kazanmak var bir taraftan TL.”

Prof. Dr. Sedat Gündoğdu Türkiye’nin çöp ithalatına ilişkin kaleme aldığı yazısında bu konudaki verileri, iddiaları ve bunlara yönelik açıklamaları detaylı olarak paylaşıyor.

“Akdeniz’in en kirli kıyıları bizde”

Son olarak Türkiye’nin plastik kirliliğiyle mücadelede nasıl bir yol izlemesi gerektiğine dair sorumuzu yanıtlayan Gündoğdu, Türkiye’nin plastik üretiminde kısıtlamaya gitmesi gerektiğini söylüyor: “Çünkü Akdeniz’in en kirli kıyıları bizde, dolayısıyla Türkiye plastik üretimini azaltmadığı takdirde altından kalkamayacağı yük daha da ağırlaşacak. Plastik atık ithalatı yasaklanmalı. Kısacası Türkiye plastiği doğru çöp kutusuna atmayı öneren yaklaşımlar yerine plastik sektörünün daha fazla büyümesini önlemeye odaklanmalı. Çünkü plastik ve kimyasal demek sağlıksız nesiller demek.”

Yağmur Melis Şimşek
Yağmur Melis Şimşekhttps://www.textilegence.com/
Yağmur Melis Şimşek, Saint-Benoît Fransız Lisesi’nde eğitim görmüş, ardından Anadolu Üniversitesi’nde iki yıllık Fotoğrafçılık Bölümü’nü tamamlamıştır. Daha sonra lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Bölümü’nde sürdürmüş, mezuniyetin ardından ise 2017 yılında iş hayatına atılmıştır. Pek çok farklı projede, fotoğrafçılık ve grafik tasarımcılığın yanı sıra teknoloji alanında içerik ve haber yazarlığı gibi çeşitli pozisyonlarda yer alan Şimşek, 2021 yılından bu yana Textilegence’da dış haberlerde yardımcı editör olarak görev yapmaktadır.

Okumaya devam et

İlginizi çekebilir