Avrupa piyasalarındaki daralma, yüksek enflasyon, artan üretim maliyetleri ve döviz kurlarıyla 2023’te zorlu bir sınav veren Türk tekstil sektörü, özellikle 2024’ün ikinci yarısında olumlu bir tablo bekliyor. Sektör 2023 yılında ihracat rakamlarında ve istihdamda düşüşe rağmen pazar payını korumayı başardı. Yeni yılda tekrar ivmeyi yükseltmek için destek ve teşviklerin önemine dikkat çekilirken, firmaların da markalaşma noktasında kendilerini dönüştürmeleri gerektiği belirtiliyor. Bu yıl yeni pazarlara yoğunlaşan sektör düzenlediği ticaret heyetleriyle ihracatta gelişmeyi destekleyecek.
Türkiye’nin 2023 genel ihracatı ve 2024 beklentileri üzerine açıklama yapan TİM (Türkiye İhracatçılar Meclisi) Başkanı Mustafa Gültepe, Türkiye’nin 2023’te 255,8 milyar dolar ihracat gerçekleştirdiğini ve küresel ihracattan aldığı payı yüzde 1,02’den yüzde 1,06’ya çıkardığını açıkladı. Otomotivin 35 milyar dolarla ihracat şampiyonu olduğunu söyleyen Gültepe, kimyevi maddelerin 30,5 milyar dolarla ikinci, hazır giyim ve konfeksiyonun ise 19,2 milyar dolarla üçüncü sırada yer aldığını hatırlattı. Pazarlardaki daralmaya ve yurt içinde yüksek maliyetler nedeniyle bazı sektörlerin rekabetçiliğini kaybetmesine rağmen elde edilen başarının önemli olduğunu ifade eden Gültepe; “En çok ihracat yapan sektörler arasında üçüncü sırada yer alan hazır giyimin 39, beşinci sıradaki çeliğin 43 ülkede pazar kaybettiğini görüyoruz. Yaşanan pazar kayıplarına rağmen 2023’te elde ettiğimiz ihracat rakamı daha büyük bir anlam kazanıyor” dedi.
2024’te toplam 402 milyar dolarlık mal ve hizmet ihracatı için yol haritasını oluşturan ve Cumhuriyetin ikinci yüz yılına da rekorla başlamayı hedefleyen TİM, 2024’te ağırlıklı olarak ABD, Çin, Hindistan gibi büyük pazarlara odaklanacak.
Türk tekstil sektörü 2023 yılında yüzde 10’luk kayıp verdi
Bloomberg HT kanalına konuşan İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Öksüz, 2023 yılını hedeflerinin altında kapattıklarını söyleyerek: “2023 yılına kadar hep ihracatta rekorlar açıklayarak gelmiştik. Sadece tekstil tarafı olarak 2022 yılını 12.9 milyar dolarla kapatmıştık. 2023 yılında bir kayıp verdik ve yüzde 10 civarında bir kayıp yaşadık” dedi.
Bu sonuçlarda pazardaki daralmanın da etkisi olduğunu dile getiren Öksüz sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizi teselli eden pazar payımızı korumamız oldu. Geçen sene özellikle Avrupa pazarı yüzde 17.6 daraldı, bizim en büyük pazarımız. Oradan 1 milyar dolar kaybettik. Tekstil ve hazır giyim sektörleri olarak da 30 milyar dolardan 28.5 milyar dolara düştük”. 2023’ün zor bir yıl olduğunu söyleyen Öksüz, bu yılın da kolay geçmeyeceğinin sinyalini verdi. Kurlardaki artış grafiğinin enflasyon ve ücret artışlarının çok altında olduğu için kendi döviz bazlı maliyetlerinin arttığını aktaran Öksüz, özellikle emek yoğun bir sektör oldukları için ücret artışlarının maliyet artışları içerisinde çok önemli bir paya sahip olduğunun altını çizdi. Öksüz maliyetlerinde yaklaşık yüzde 10 civarında bir artış söz konusu olduğunu sözlerine ekledi.
Bölgesel asgari ücret modeli istihdamdaki düşüşe çözüm olur mu?
Bugün iş verenin döviz bazında asgari ücret maliyetinin bin dolara yaklaştığına dikkat çeken Ahmet Öksüz, bunun istihdamda kayıplara da sebebiyet verdiğini ve istihdam rakamlarının 1 milyon 300 binlerden 1 milyon 100 binlere gerilediğini dile getirdi. Zaman zaman gündeme getirilen bölgesel asgari ücret konusunun bu anlamdaki önemine değinen Öksüz; “Emek yoğun sektörleri özellikle ilçelerde konumlandırmamız lazım. Anadolu’da büyük ilçelerimiz var. Oralarda hala iş gücü müsait. Buralarda normal asgari ücretin daha altındaki bir modelle de çok rahatlıkla iş yapılabilir, istihdam oluşturulabilir. Çünkü iş vereni de oraya götürmek için bir sebebiniz olması lazım” şeklinde konuştu. Bölgesel asgari ücreti tekrardan gündeme almak gerektiğine dikkat çeken Öksüz; “İstihdamı korumak için, en azından emek yoğun sektörlerde, bunu ertelemememiz lazım diye düşünüyorum” diye konuştu.
“2024’ün ikinci yarısının daha iyi olmasını bekliyoruz”
Türkiye’nin coğrafi yakınlık ve tedarik hızı ile Avrupa için önemli bir partner olduğunu hatırlatan Ahmet Öksüz, Uzak Doğu’dan Avrupa’ya, batıya gerçekleşen navlun ücretindeki artışların aslında kendileri için olumlu bir talep yaratmaya başladığını söyledi. Öksüz sözlerini şöyle sürdürdü: “Tabii ki çok hızlı bir toparlanma biraz fazla iyimser olur, ama özellikle 2024’ün ikinci yarısının daha iyi olmasını bekliyoruz. Bu tabii ki biraz dışarıdaki gelişmelere, batıdaki piyasanın canlanmasına da bağlı.”
Diğer yandan firmaların da bir dönüşüm içerisine girmesi gerektiğine değinen Ahmet Öksüz, bundan 10-20 sene önceki tekstil sektörüyle bugünkünün çok farklı olduğunu ve bundan 10 sene sonra da daha farklı olacağını söyledi. Öksüz bu bağlamda özellikle biraz daha markalaşmaya ağırlık vermek gerekeceğine işaret etti.
“Türkiye’nin ihracatta gelişmesi için rekabet gücünü yitirmemesi gerekiyor”
“Ana pazarımız her ne kadar Avrupa da olsa yeni pazar açılımlarını önemsiyoruz” diyen Ahmet Öksüz: “Bu anlamda da zaten biz İTHİB olarak ticaret heyetleri düzenliyoruz. Bu sene Meksika, Kolombiya, Avustralya gibi ülkelere ticaret heyeti düzenliyoruz. Bunlar bizim için yeni pazarlar. Buralardan alım heyeti organize ediyoruz. Çünkü her ne kadar ihracatın daraldığını da görsek, ihracatta pazar payını artırdığımız ülkeler var. Buralara biraz yoğunlaşacağız. Yeni pazarlar da bizim ihracatımızı geliştirmek adına önemli” ifadelerini kullandı. Herkes gibi kendilerinin de ihracatı geliştirmeyi istediklerini söyleyen Öksüz, bu noktada rekabet gücünün etkisini vurgulayarak, bu anlamda döviz kurlarının önemine de dikkat çekti.