Tüm dünyadaki sera gazı emisyonlarının yüzde birinden sorumlu olan Türkiye’de, Paris Anlaşması’nın onaylanmasına ilişkin kanun teklifi 6 Ekim 2021 gecesi TBMM’de (Meclis Genel Kurulu) oy birliğiyle kabul edildi ve ertesi gün Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. İklim değişikliği konusunda yasal olarak bağlayıcı bir uluslararası anlaşma olan Paris Anlaşması kapsamında taraflara bir zorlama veya dayatma söz konusu olmazken, taraf ülkelerden her 5 yılda bir Ulusal Katkı Beyanlarını açıklamaları isteniyor.
Türkiye, 22 Nisan 2016 tarihinde Paris Anlaşması’nı imzalamış fakat anlaşma üzerine verdiği taahhütleri gerçekleştirmek için finansal desteğe ihtiyacı olduğunu savunarak mecliste onaylamamıştı. Anlaşmayı bu tarihe kadar onaylamayan tek OECD ve G20 ülkesi olan Türkiye, 7 Ekim 2021 tarihli Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında; “Paris İklim Anlaşması’nı gelişmekte olan bir ülke olarak ve ulusal katkı beyanları çerçevesinde; Anlaşmanın ve mekanizmalarının ekonomik ve sosyal kalkınma hakkına halel getirmemesi kaydıyla uygulayacağını” beyan etti.
Paris Anlaşması ile dünyanın ortalama yüzey sıcaklığındaki artışı 1,5°C ile sınırlı tutmak, en kötü ihtimalle 2°C’yi geçmemesini sağlamak amaçlanırken, bu artışın güncel politikalarla 3°C’ye ulaşması bekleniyor. Uzmanlar, küresel ortalama sıcaklık artışının 2 dereceyi geçmesi halinde insan hayatını doğrudan etkileyecek yıkıcı sonuçlar ortaya çıkacağını söylüyor.
“Paris Anlaşması sadece bir başlangıç”
TÜSİAD konuya ilişkin yaptığı açıklamada; “Stratejik önceliğimiz olarak gördüğümüz Paris Anlaşması’nın ülkemiz tarafından onaylanması iklim değişikliği ile mücadelenin yanı sıra her bileşeni ile yeşil dönüşümü ivmelendirecek bir sürecin başlangıcıdır” dedi. İklim değişikliği ile mücadele için oluşan uluslararası mutabakatın bir ortağı olarak Ulusal Katkı Beyanının 2050 karbon nötr kalkınma hedefini güden bir yol haritası ile desteklenmesinin önemini vurgulayan TÜSİAD; “Bu yol haritasının etkin uygulanmasını kamu ve iş dünyasının iş birliğiyle gerçekleştireceğimize inanıyoruz” açıklamasında bulundu.
“Türkiye, küresel iklim krizine karşı yürütülecek faaliyetlerde daha etkin bir rol alacaktır”
Paris İklim Anlaşması’nın onaylanmasına ilişkin görüşlerini Textilegence’a açıklayan İTHİB Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Öksüz, Paris Anlaşması’nın onaylanmasıyla birlikte Türkiye’nin, küresel iklim krizine karşı yürütülecek faaliyetlerde daha etkin bir rol alacağını belirtti. Türk tekstil sektörü olarak Türkiye İhracatçılar Meclisinin öncülüğünde gerçekleştirdikleri ‘Tekstil Sektörü̈ Sürdürülebilirlik Eylem Planı’ ile kalıcı bir dönüşüm sağlamak amacıyla çalışmalarına temmuz ayında başladıklarını hatırlatan Öksüz şunları söyledi:
“Bu çalışmamız ile tüm sektörler arasında eylem planını açıklayan ilk sektör tekstil oldu. Paris İklim Anlaşması’nın onaylanması da sektörümüzün sürdürülebilirlik çalışmalarında kısa, orta ve uzun vadede emisyon azaltım stratejilerinin kapsayıcı ve efektif bir şekilde belirlenmesine ışık tutarak küresel alanda sektörel olarak koruduğumuz itibarımızı daha ileriye taşıyacaktır.”
“Dünyada iklim krizini tek başına durdurabilecek bir ülke yok”
Son verilere göre küresel emisyonların yüzde 50’sinden Çin, ABD, AB ve Hindistan’ın sorumlu olduğunu dile getiren Ahmet Öksüz, Türkiye’nin ise en çok emisyona sahip 20 ülkeden biri olduğunu belirtti. Aynı zamanda da iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek coğrafyalardan birinde bulunduğumuzun altını çizen Öksüz; “İklim değişikliğinin giderek artan tahribatından korunmak, daha adil daha sağlıklı refah toplumu yaratmak ve sanayimizin global ölçekteki rekabetçi pozisyonunu güçlendirebilmek amacıyla küresel iklim hareketini fırsata çevirmemiz gerekiyor” dedi.
“Dünyada iklim krizini tek başına durdurabilecek bir ülke yok” diyen Öksüz, bu yüzden de her ülkenin çözüme sorumluluğu oranında katkıda bulunması gerektiğini vurguladı. Paris Anlaşması’nın elbette bir sihirli değnek olmadığını, fakat küresel iklim eylemi için uluslararası iş birliğini tesis eden bu ölçekteki tek araç olması açısından kıymetli ve anlamlı olduğunu söyledi.
“Ar-Ge yatırımları fazlalaştırılmalı”
Ege İhracatçı Birlikleri (EİB) Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi bunun geç de olsa olumlu bir adım olduğunu söyleyerek, Türkiye’nin dahil olması gereken çok fazla süreç, iyileştirilmesi gereken çok fazla noktası olduğunu dile getirdi. Eskinazi bu durumun tek bir kişinin tekelinde olmadığına vurgu yaparak bütün paydaşların etkin rol alıp, karar süreçlerine dahil etmesi gerektiğini söyledi. Eleştirisellik, özgürlük, katılımcılık, çoğulculuğun her alanda olduğu gibi iklim politikalarında da en önemli kısım olduğunun altını çizen Eskinazi sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye WIPO 2021 Global İnovasyon Endeksi’nde kalkınma düzeyi ile orantılı olarak 41’inci sırada. Almanya GSYIH’sinin yüzde 3,17’sini, Japonya GSYIH’sinin yüzde 3,28’ini, İsveç yüzde 3,39’unu, Kore ise yüzde 4,53’ünü Ar-Ge’ye ayırıyor. Türkiye ise GSYIH’sinin sadece yüzde 1’ini Ar-Ge’ye yatırıyor. Türkiye, OECD ülkeleri arasında 2020’de devlet bütçesinden Ar-Ge yatırımları payını azaltan tek ülke. Ar-Ge yatırımı yapılırsa inovasyon, inovasyon olursa nitelikli sürdürülebilir ekonomik büyüme olur. Yeşil yatırım seferberliği için gerekli katkı verilmeli ve Ar-Ge kaynağı fazlalaştırılmalı.”
EGİAD Ege Genç İş İnsanları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Alp Avni Yelkenbiçer; “Birçok ülke döngüsel ekonomi ile ilgili politikalar geliştirmektedir. Bizim de ülke olarak bu konuda çok çalışmamız gerektiği ortadadır. Paris Anlaşması da bu anlamda aslında sadece bir başlangıçtır asıl işimiz şimdi başlıyor demek yerinde olacaktır” dedi.
“Beyan ettiğimiz hedefi tutturmakla ilgili hiçbir sorunumuz yok”
Enerji analisti ve Ekosfer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Özgür Gürbüz, Hürriyet’ten Ece Çelik’e yaptığı açıklamada Türkiye’nin 2012’de 430 milyon ton sera gazı salımı yaptığını belirterek; “Türkiye, hiçbir önlem almadığı senaryoda sera gazı emisyonlarının 1 milyar 175 milyon tona çıkacağını, Paris Anlaşması kapsamında ise emisyon 930 milyon tonun altında tutacağını taahhüt etti” dedi. Bunun aslında bir azaltma değil, sera gazı emisyonlarını daha az artırma taahhüdü olduğunun altını çizen Gürbüz, bunun yenilenebilir enerji kaynaklarının ucuzlaması, teknolojideki gelişmeler nedeniyle kolaylıkla yakalanacak bir hedef olduğunu söyledi. Gürbüz sözlerini şöyle sürdürdü:
“Zaten 2019 yılında toplam sera gazı emisyonu 506 milyon tonda kaldı ve 2030’da 700 milyon ton civarında olacak gibi görünüyor. Türkiye yeşil politikalarla bundan çok daha iyi rakamlara ulaşabilir. Bu yıl Glasgow’da yapılacak zirvede tüm ülkelerden bu rakamları güncellemeleri istenecek ve müzakereler başlayacak. Bizim beyan ettiğimiz hedefi tutturmakla ilgili hiçbir sorunumuz yok. Ama dünyanın 2 derece hedefine ulaşabilmesi için hem Türkiye’nin hem de diğer ülkelerin taahhütlerini iyileştirmesi gerekiyor.”